
Kew bölgesinde yaşayan Burcu Yeşilyurt, Çevre Koruma Yasası’nın 33. maddesini ihlal etmiş olduğu sebebi öne sürülerek ceza aldı. Bu yasa, su yada toprağı kirletebilecek şekilde atık bırakılmasını yasaklıyor. Richmond-upon-Thames Belediyesi sonrasında cezayı iptal ettiğini deklare etti. Fakat uzmanlar, kahveyi lavaboya ya da açık giderlere dökmenin düşündüğümüz kadar masum olmadığını belirtiyor.
LAVABOYA KAHVE DÖKENLER DİKKAT!
Evindeki lavabo giderlerinden değişik olarak, yollardaki yüzey suyu kanalları bir çok vakit arıtılmadan direkt nehirlere ve akarsulara karışıyor. Bilim adamlarına bakılırsa, bir kişinin minik bir bardak kahve dökmesi tek başına büyük bir problem yaratmasa da binlerce şahıs aynı şeyi yaptığında çevresel tesir ciddi boyutlara ulaşabiliyor.
Kahve telvesi, bilhassa süt ve şekerle karıştığında giderleri tıkayabiliyor ve su ekosistemlerinde yaşayan canlılar için çekince oluşturabiliyor. MZR Drainage Direktörü Michael Burrows, “Kahve dökmek zararsız şeklinde görünse de, binlerce şahıs bunu yaparsa tesiri katlanarak büyür” dedi.
KAHVE TELVESİ VE SÜT DÖKERKEN 2 KEZ DÜŞÜNÜN
Bilim adamlarına bakılırsa siyah kahve, tek başına ciddi bir kirletici sayılmasa da kafein belli bir yoğunluğa ulaştığında su canlıları için toksik hale gelebiliyor. Sadece esas problem, cappuccino yada sütlü kahveler şeklinde içeceklerde ortaya çıkıyor.
SU YOLLARININ OKSİJEN DENGESİNİ BOZUYOR
Sütün organik bir ürün olmasına karşın su yollarına karıştığında oksijen dengesini bozduğunu belirten Burrows bunun ciddi çevresel zararlara yol açtığını beyan etti.
Bu sebeple süt ve şeker, suya karıştığında bakteriler tarafınca hızla tüketiliyor. Bu süreçte bakteriler sudaki oksijeni kullanıyor, bu da oksijen seviyesinin düşmesine ve balıkların boğulmasına niçin olabiliyor.
Portsmouth Üniversitesi’nden Profesör Gary Fones, “Sütün biyolojik oksijen ihtiyacı oldukça yüksektir. Arıtılmamış evsel atıktan bile 400 kat fazla kirletici olabilir” dedi. Sadece Fones, ekosistemde büyük hasar oluşturmak için tanker dolusu süt şeklinde “yıkım düzeyinde” miktarların gerekebileceğini de belirtiyor.
1 BARDAK KAHVEDEN BİR ŞEY OLMAZ AMA…
“Giderden dökülen bir bardak sütlü kahve, Thames Nehri’nde bir damla gibidir” diyen Fones, bireysel döküntülerin tesirinin sınırı olan bulunduğunu kabul ediyor. Sadece aynı davranışın binlerce şahıs tarafınca tekrarlandığında toplam kirlilik yükünü artırdığını söylüyor.
ŞEHRİN ALTYAPISINI DA TEHDİT EDİYOR
Kahve, süt ve şeker karışımı bir tek çevreyi değil, kent altyapısını da tehdit ediyor. Bu tür atıklar, boruların içinde yapışkan bir katman oluşturarak öteki maddelerin birikmesine yol açıyor. Zaman içinde bu birikimler, fena kokulara, yavaş akan giderlere ve hatta tamamen tıkanan kanalizasyonlara niçin olabiliyor.
Ofisler ya da kafelerde bu tür tıkanıklıkların sık sık yaşandığını ifade eden Burrows, “Süt ve kahve artıkları, yağ ve öteki atıkları bir arada tutarak boruların içinde devasa kütleler oluşturabiliyor” diye konuştu.
Bu tür birikimler zaman içinde ‘yağ dağı’ (fatberg) adında olan devasa bloklara dönüşebiliyor. Londra’da şimdiye kadar tespit edilen en büyük yağ dağı 250 metre uzunluğunda ve 130 ton ağırlığındaydı. Bu da iki Airbus A318 uçağının ağırlığına denk geliyor.
ASIL TEHLİKE KİMYASALLAR
Uzmanlar, tek başına kahve dökmenin büyük bir çevre felaketine yol açmayacağını, sadece sütlü kahve, yağ ve öteki atıkların birleşiminin ciddi tıkanıklıklara zemin hazırladığını belirtiyor.
Profesör Fones, “Aslolan sorun kahve değil; yollarımızdan kanalizasyonlara karışan mikroplastikler, lastik parçaları ve ağır metaller şeklinde kimyasallar” diyerek probleminin oldukça daha geniş bir çevresel boyutu olduğuna dikkat çekiyor.





